( Temsiliyetsiz blogunda çağrısı yapılan kolektif politik aktörlük tartışmasında yer alan yazılara bu blogda da yer verilmektedir. Tartışmaları başlatan çağrıya şuradan ulaşabilirsiniz: https://temsiliyetsiz.wordpress.com/2017/10/26/100/
Yazının kaynağı: https://temsiliyetsiz.wordpress.com/2017/12/23/ozyonetim-ve-meclis-tipi-orgutlenme-umut-kocagoz/ )
Özyönetim ve meclis tipi örgütlenme / Umut Kocagöz
“100” başlığı ile açmaya çalıştığımız tartışmaya devam ediyoruz. Bu rafine yazı, ve bir dizi başka rafine yazılar, meseleyi özyönetim, özörgütlenme ve meclis tipi örgütlenme meselesine bakmaya davet etmekte.
***
Özyönetimcilik bir siyasi akımdır. Bu akımın temelinde, üretenlerin kendi kendilerini yönetmesi prensibi ön plandadır. Esas olan, üretenlerin yönetmesidir. Peki, üretenler nasıl olur da yönetir? Üretenlerin yönetmesi meselesi bir “örgütlenme sorunsalı” olarak değerlendirilebilir. Zira, üretenlerin ister doğrudan isterse de dolaylı olsun, yönetim meselesini icra etmesi için bir takım örgütsel araçlara ihtiyacı vardır. Bu örgütsel araçlar, yaşamın farklı aşamalarını kapsayabilir: çalışılan iş yeri, yaşanılan mahalle, genel olarak işin mevcut olduğu sektör, meslek gibi.
Yani, en somut duruma odaklanarak söyleyecek olursak, bir fabrika işçisinin kendi kendisini yönettiği özyönetimsel araç, fabrika temelli bir iş yeri meclisi, bir mahalle komitesi, bir lojistik kooperatifi, sektörel bazlı bir sendika, bir meslek birliği vb. gibi çeşitlendirilebilir. Dolayısıyla, bir işçinin hayatını kapsayan örgütsel araçların çeşitlilik gösterdiği söylenebilir. Özyönetimsel araç yalnızca işyeri temelli olmadığı gibi sadece belirli bir toplumsal kesime -örneğin fabrika işçilerine- özgü de değildir. Toplumun bütün kesimlerinde, bütün toplumsal bütünde özyönetimsel araçlar düşünülebilir. Üniversiteler, mahalleler, plazalar, fabrikalar, köyler, çiftlikler, tek tek birer özyönetim alanı olarak kurgulanabilir, kurulabilir, değerlendirilebilir.
Peki, bir özyönetim aracı nasıl örgütlenir? Bir özyönetim aracını özyönetim aracı yapan şey nedir? Sadece yönetsel bir şeyleri mi kapsamaktadır, bir takım talepler mi önermektedir? Belirli bir düzenliliği mi vardır? Bir takım ideolojik prensipleri mi içermektedir?
Bir örnekle tartışmayı somutlayalım… Siz bir grup fabrika işçisi olarak büyük bir fabrikada “meclis” adında bir özyönetimsel araç kurduğunuzu açıklayabilirsiniz. Ve bu, elbette, işçilerin özörgütlenmesi, özgüçlenmesi, özyönetimsel aracının nüvesi olarak kendisini gösterir. Ancak, temel gerilim, kurulan “işçi meclisi” ile bu meclisin kurulduğu iş yerinin kapsam alanı meselesidir. Yani, örneğin, bir fabrika 500 işçiden oluşur. Sizin kurduğunuz 50 kişilik işçi meclisi, esas itibariyle bir özörgütlenme girişimi, bir işçi meclisinin nüvesidir. İşçi meclisinin kendisi değildir. Ama siz, özyönetimci perspektife göre, doğru bir çalışmanın izleğini sürmektesinizdir. Çünkü, işte mevzubahis fabrikada, özyönetimci bir özörgütlenme aracı geliştirmek için aktörlük inşa etmektesiniz. Dolayısıyla, adına ne derseniz deyin, bir tür özyönetim örneği inşa etmenin aracı olacak olan bu “meclis”, “konsey”, “komün”, “forum”, “sovyet”, bir özörgütlenme olarak, işyerinin kapsam alanı içerisinde çalışmakta, bu kapsam alanının bütününü örgütlemeye teşebbüs etmektedir.
Dolayısıyla, bir işçi meclisi, bir işçi meclisi kuracağım diyen bir grubun kurması ile mümkün değildir. Ancak, işçi meclisi kuracağım diyen bir grubun buna teşebbüs etmediğinde de bir işçi meclisi mümkün olmayabilir. Bu, hem “iradeci” hem de “kendiliğindenci” tartışmanın sonu, potansiyel ile aktüeli olanın eşanlı gerçekleşmesidir. Mesele, aktüel olan ile kapsam arasındaki gerilimdir. Önemli olan, içinde hareket ettiğiniz koşulları göz önüne alarak, temel çelişki ve çatışma dinamiklerini görerek, özyönetimci bir araç üretmek, bu aracı içerisinde bulunduğu mücadele alanının (iş yeri -fabrika, plaza vb.-, üniversite, okul, tarla, vb) bütününü örgütleyecek bir araç olarak düşünmek. Bir işyerinin “işçi meclisi”, bir üniversitedeki üniversite meclisi, kapsayıcılık itibariyle o işyerindeki işçilerin, o üniversitedeki üniversite bileşenlerinindir, sınırlı bir grubun değil. Önemli olan, işçilerin karşılaşabileceği bu tür mekanları yaratmaktır. Dolayısıyla, bu özyönetim aracını açık, kapsayıcı, müşterek olarak inşa edebilmeye teşebbüs etmektir.
***
“100” başlıklı tartışma için, bknz:
https://temsiliyetsiz.wordpress.com/2017/10/26/100/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder