4 Ocak 2017 Çarşamba

Sınıfsal Hınç ve Milli Birlik: Çatışma Örgütlenmeyince Örgütlenenler


CNN Türk’te Reina’ya yapılan saldırı tartışılıyordu. IŞİD’in Türkiyedeki dengeleri çok iyi okuduğu, ona yönelik eylemler geliştirdiğini söyledi biri. Şüphesiz bunlar milli birliğe saldırıydı. Sosyal medyada insanların öldürülmesine alkış tutanlar ve Diyanet’in yılbaşı kutlamayın fetvaları tartışılan diğer konulardı. TV8’de ise Labirent isimli casusluk filminde Türkiye Devleti istihbarat görevlileri köktendinci bir örgütün saldırısını durdurmaya çalışıyor, bu esnada İngiltere istihbarat sorumlusuyla gerilim yaşıyor, ona kahramanca direniyor ve hatta sonunda onun takdirini kazanıyorlardı.
            IŞİD kendi çıkarlarıyla uyumlu bir hareket yapıyor: Alkol alan zenginlere yönelik bir saldırı bir sürü tartışmayı beraberinde getireceğinden eylem kendi etki alanını sürekli büyütüyor. Toplumdaki sınıf hıncından da beslenerek “masum”lara yönelen bir eylemden başka bir şeye dönüşüyor ve bir sürü kişinin zımni onayını alıyor. Katliamı lanetlemek de muhafazakarların nefret ettiği politik doğruculuğa düşme potansiyeli taşıyor. Ayrıca,  tam da IŞİD’in hedef aldığı evrensel bilince umutsuzca yapışmak olarak manipüle edilmeye imkan veriyor. Sekülerleri de halihazırda bulundukları savunma pozisyonuna daha da sıkıştırma potansiyeli taşıyor. Malum gazeteler neredeyse “siz de kaşınmayın canım” pozisyonuna geçtiler bile. Örgütsüz seküler kitle şüphesiz buna cık cık diyecek, Sözcü okumaya devam edecek. Gazete savaşları, şüphesiz politikanın olmazsa olmazı; ama bir taraf sokağa çıktı bile.
            Öte yandan, devletin milli birlik dili açısından da bir sürü karşı imkan var: Milli birliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde demek için başka bir neden sağlanmış oluyor. Ya da, toplumu pembe bir liberalizmle savunmak, nerde o kimsenin kimseye yan bakmadığı günler deniveriyor. Oysa çirkin gerçek bir kez daha aramızda: Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür. Üstelik aç karna çok daha kaz görünür. Milli birlik de her zaman aklın sesini susturmaya yönelik kurulur.
            TV8’de yayınlanan casusluk filmi, üstüne bir taş daha koyuyor: Memleketimiz yangın yeri değil, macera cenneti. Çıkarlar ve gözler üzerimizde, bombalar bu yüzden patlıyor ve bu aslında iyi ve kötünün savaşı. Cehennem ancak böyle estetize edilebilirdi.
            Nihayetinde, sınıf hıncı mücadeleye dönüşmedikçe faşizmi besliyor. Sekülerliği bir hak kazanımı olarak savunmanın dili gelişmedikçe IŞİD’in nefret ettiği ve ettirdiği blok büyüyor. Cehenneme giden taşlar iyi niyetle örülüdür ve aklın dili olmalı, yoksa da icat edilmeli.
Barış

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder