Bir şeyi temellük etmeden onunla nasıl bir ilişki kuracağımızı bilmiyoruz. Bu, esas olarak kendi cehaletimizin sonsuzluğu. Basit bir önerme ile başlayalım: Komünizmin kendisi temellük edilemeyeceğinden, örgüt de temellük edilemez. O kimsenin malı ya da çocuğu değildir. O ancak insanlar arasındaki bir ilişki, spesifik bir ilişki ve duygulanım olarak kavranılabilir.
Örgütün temellük edilemeyeceği düşüncesi, örgütlenmenin kendisini bir ilişkiler ve duygulanımlar ağı olarak tanımlamak şeklinde ifade edilmelidir. Yani, komünizm ne bir kimlik veya grup tarafından temellük edilebilir, ne de onun tek bir görünme biçiminden bahsedilebilir. Esasında komünizm derken bir “idea”dan bahsedecek isek, kötü bir kavramsallaştırma olsa bile, yalnızca bu şekilde bir ideadan bahsedebiliriz. Yani, aslında Platon'a atfedilen ama Platon'da var olmayan “idea” düşüncesinin esasına, her şeyin kaynağı ve esası olarak 'iyi' ve 'güzel'e yönelik çabanın kendisini idea olarak kavramsallaştıracak isek; yani esasında komünizmi bir varlık (entity) olarak değil de, bir olma hali ve yapma hali olarak düşünecek isek, komünist idea tam da bu olma ve yapma halinin kendisi olarak kavramsallaştırılabilir. Ancak, eğer tam da Platon'a (bir tahrifat olarak) atfedilen anlamıyla bir komünist ideal'den bahsedecek isek, böyle bir komünist idealin mümkün olmadığını söyleyeceğiz. Çünkü, varlığın rasyonel açıklanması olarak, böylece bir nesnel varlık olarak komünist idealden söz edemeyiz. İdea kavramsallaştırmasının temel problemi budur ve ide bir temellük nesnesi olarak düşünüldüğü sürece, bir nesnenin bilinmesi gibi analitik bir kategori içerisinde düşünüldüğü sürece, komünizm mümkün değildir.
Örgüt, komünizmin örgütlenmesiyse, onu devlet pratiğinin dışında düşünmek gerekir. Komünizm devlet-olmayandır; devletin işgal ettiği varlık alanının karşı işgalidir. Başka bir ifadeyle, devlet-olmayanın kendisini kurduğu ve örgütlediği yerdir. Devlet-olmayan derken biz yine bizim dışımızda bir varlık ve bilme nesnesini ifade etmiyoruz. Aksine, devlet-olmayan, devletin yokluğu değil, devlet-olmayanın kendini mümkün kıldığı müşterek alanın inşa edilmesidir. Bu alanı mümkün kılan şey ise devlet-olmayanın olma pratiği, oluşudur. Devlet-olmayan, devletin işgal ettiği alanların karşı-işgal yoluyla müşterekleştirilmesi, böylece toplumsalın ve siyasetin müşterekleştirilmesi yoluyla örgütlenmektir.
Örgüt kendisini bir
ilişkiler ve duygulanımlar pratiği olarak örgütler. Esasında mevcut bütün
siyasi örgütler, bir fikir etrafında toplanmış gruplar ya da partiler olarak
örgütlenmiş, yani burjuva biçimde örgütlenmiş örgütler, birer sosyal ilişki
ağıdır. Ancak bunlar bir yanılsama üzerine örgütlenmiş fikir birlikleridir.
‘Komünizmi’ bir fikir olarak benimsemiş/sahiplenmiş olsalar da, devlet-olmayan’ın
gelişini/oluşunu üretim ilişkilerinin dönüştürülmesi, eğitim, çıkarların ve
ihtiyaçların karşılanması v.b. momentlerle dolayımlayarak sürekli ertelerler.
Yanılsama, komünizmi bir fikir ve mülk edinilecek bir bilgi olarak kabul
etmekten kaynaklanır. Kendi içlerindeki fikir birliği dolayımıyla kurulan
duygulanım ve ilişki ortaklığı, temelde devletli yapıda kendine yer bulabilen
bir işlevi yerine getirir.. Bir cemaat olarak bu tarz örgütlenmelerin temel
mülkiyeti kimliktir ve bu kimliğin iddiası, komünizmin hakiki biçiminin
bilgisine sahip olmak üzerinden, komünizmin temellüğüdür. Halbuki komünizm de
örgüt de temellük edilemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder