6 Ağustos 2020 Perşembe

Sınıf mücadelesi için güncel bir tarz önerisi: "Yeni bir emek konfederasyonu gibi" tartışmak ve çalışmak



(Bu yazı ilk olarak Yeni Emek Çalışmaları Ofisi'nin web sitesinde yayımlanmıştır: http://yeniemek.org/sinif-mucadelesi-icin-guncel-bir-tarz-onerisi-yeni-bir-emek-konfederasyonu-gibi-tartismak-ve-calismak/)

Baran Gürsel

Bir yandan yeni yasal düzenlemelerle sınıfsal haklarımızın çalındığı, bir yandan yaşama ve sağlık haklarımızın yok sayıldığı, bir yandan “ekonomik” krizin bizzat hayatlarımızın içine sızdığı, bir yandan devletin ve işverenlerin otoriter yönetimlerine maruz bırakıldığımız, bir yandan da toplumsal hayatın eril şiddet ve ayrımcılığa daha fazla teslim edildiği bir ortamda hem hayatta kalmak hem de bu düzeni değiştirmek için yapabileceğimiz bir şeyler var mı? Bu soruya farklı perspektiflerden farklı cevaplar üretilebilir, üretiliyor da ama ben bu soruya sınıfsal bir perspektiften verilebileceğini düşündüğüm bir cevabı paylaşmak istiyorum. Fakat ister sınıfsal ister başka bir perspektiften olsun, herhangi bir cevabın en temelde; acilen bir şey yapılmazsa yok olacağımız mesajı veya ideal durum anlatılarıyla kaygıyı bulaştırmak ve çaresizliği derinleştirmek yerine, tüm etkisizliğimize rağmen çıkış kapıları olabileceği hissini çoğaltmaya ve ancak bu hissin toplumsallaşmasıyla devrimci ve yaratıcı çözümlerin ortaya çıkabileceğine odaklanması gerektiğini düşünüyorum.

Bu çerçevede benim aklıma gelen öneri, olabildiğince geniş sınıf kesimleri ve örgütleriyle yeni bir emek konfederasyonu gibi tartışma ve çalışmalar yürütmektir. “Doğrudan ve acilen ortak taleplerde birleşmeliyiz” veya “yeni bir sendikal örgüt/konfederasyon kurmalıyız” demediğimi önden belirtmek istiyorum. Çünkü bana kalırsa, herhangi bir ortak talep ve örgütlenme formu üretimine zemin teşkil etmesi gereken –işçiler ve işçi grupları arasındaki- bağlar ve ilişkiler zayıf, bastırılmış veya inkar edilmiş vaziyette. Dolayısıyla böyle somut gözüken öneriler oldukça soyut tartışmalar doğurabiliyor. Aynı zamanda, olası bağ kurma, tartışma ve çalışma süreçlerinin nasıl talep ve formlar yaratacağının önden tümüyle bilinebilir olduğundan da emin değilim. Ben buradaki önerimde, sınıf mücadelesiyle ilgilenen işçi ve işçi grupları olarak girişilebilecek tartışma ve çalışmaların rotasını tayin edecek bir perspektife, tarza işaret etmek istiyorum. Bu perspektif çerçevesinde yürütülecek tartışma ve çalışmaların zorunlu olarak bir birlikteliğe/konfederatif yapıya ne evrileceğini ne de evrilmeyeceğini söyleyebiliriz; bu tartışma ve çalışma tarzını bir ara form gibi düşünebiliriz. Güdüleyicisinin, “alternatif” ve “kendi kendine yeten” bir grup/cemaat değil; sınıf ve toplum için gerçekçi yanıtlar üreterek, “iyi düşünce/ahlak” birliği olmaktan feragat edebilir olarak sınıfı ortaklaştıran ve toplumu yeni düzenlerde bütünleştiren bir grup/kurum olma fikri olduğu bir ara form.

Böyle bir tartışma ve çalışma sürecinin başlaması için ne gerektiğini tam bilemiyorum ama aklıma gelen bir yöntem, DİSK’in çağrıcısı ve moderatörü olduğu bir çalıştay yapılmasıdır. Bu sürecin başında DİSK’in sorumluluk almasının, ne, DİSK’in sınıfı bozuşuma uğratan eğilimlerini görmezden gelmek, ne de, onu sınıfın tek umut kaynağı olarak görmek anlamına geleceğini düşünüyorum. Yanı sıra, ona böyle bir sorumluluk atfetmekle, DİSK’i içeriden dönüştürmek veya ona alternatif kurum oluşturmak stratejilerinden birini seçmiş olacağız diye de düşünmüyorum. Böylesi yeni bir tartışma ve çalışma tarzını ararken DİSK’e bir sorumluluk atfedilmesinin sebebi, DİSK’in geleneğinin, içindeki mücadeleci eğilimlerin ve iddiasının onu böyle bir sorumlu pozisyona koyduğu düşüncesi olabilir. Kendisi bunun gereğini ne kadar yerine getirir bilemeyiz ama ben bu düşünceyi paylaşıyorum. Yeni bir tarza kapı aralamanın, tarihsel sorumluluğun yeniden bölüşülmesinin –hem DİSK hem de bizim tarafımızdan- göze alınması demek olduğunu da unutmamak lazım. DİSK’in ve “bizlerin” sınıf mücadelesini daha geniş bir ölçekte yenileme sorumluluğuna yanaşmamamız elbette mümkün ve böyle olursa da buradaki öneri doğrudan boşa düşmez; neticede perspektif korunarak öneri yenilenebilir. Ama yine de bu, üzerine düşünülmesi ve çalışılması gereken bir kayıptır bence.

Böyle bir çalıştaya (çağrıcılığı ve moderasyonu DİSK üstleniyor gibi düşünelim şimdilik), sınıfın hangi kesimiyle örgütlenirse örgütlensin (maden işçisi, plaza çalışanı, freelance çalışan, kamu emekçisi, ev işçisi, inşaat işçisi, psikolog, kadın işçi, trans işçi, göçmen işçi, işsiz vb.), yürüttüğü çalışmanın niteliği ne olursa olsun (hak arama, dayanışma, akademik çalışma, politik faaliyet, vb.), kapasitesi ve ölçeği ne olursa olsun, DİSK’e bakışı ne olursa olsun (rakip olmak, içinde olmak, dışında olmak, eleştirmek, beğenmek, vb.), emek alanında çalışma yürüten gruplar, kurumlar ve kişiler davet edilebilir. Ve bu toplantının temel çalışma konusu, salgın ve krize karşı işçilerin, yaşam, örgütlenme ve mücadele kapasitelerini geliştirmek için neler yapılabileceği ve nasıl mekanizmalar kurulacağı olabilir. Orada, salgın ve krize karşı sınıf dayanışma ve mücadelesinin hem “gündelik” hem de “uzun erimli” stratejileri tartışılabilir ve önerileri mümkün olduğunca somutlaştırmak bir hedef olarak belirlenebilir. Böyle bir tartışma ve çalışma ortamında; işsiz olan, ücretsiz izne çıkartılan ve yoksul işçilerin kendi aralarında kuracağı ve onlarla kurulacak ekonomik, sosyal ve ruhsal dayanışma mekanizmaları; bazı işçi gruplarının kooperatifler şeklinde örgütlenmesi; sınıf örgütleriyle üretim ve tüketim kooperatifleri arasında kurulabilecek karşılıklı ilişkiler; kriz bağlamında beyaz yakalı örgütleriyle sendikaların deneyim paylaşımları; sınıf örgütlerinin şiddet ve ayrımcılık karşıtı ortamlar olarak düzenlenmesinin yolları, vb. gibi konular konuşulabilir. Üretilecek proje ve ilişkilerin ne yolla takip edileceği ve toplantıya çağrı yapan ve çağrılanların bu takipteki rolü de çalıştayın bir gündemi olabilir.

Burada bence önemli olan, devletin ve sermayenin yarattığı güncel şiddet ve baskı ortamına karşı etkisizliğimizi inkâr edip de salt soyut ve güvenli söylemler üretme noktasında kalmadan, gerçek etkiler doğurabilecek projeleri konuşabilmek, ilişkileri geliştirebilmek, tasarlayabilmek ve uygulayabilmek. Sistemden yalıtık, kaçış alanları yaratabileceğimiz hayaliyle değil de, sınıfın kapasitesini -düzeni değiştirmek üzere- gerçekten besleme arzusuyla gerçekleştirilen, irili ufaklı fikirler ve mekanizmalar, burada sözünü ettiğim.

Yeni bir emek konfederasyonu gibi tartışma ve çalışmanın birçok yolu vardır herhalde ve ölçeği daha küçük olsa da bu tarzın halihazırda işlediği yerler olabilir. Ben kendi baktığım yerden aklıma gelen bir yöntemi, yola böyle bir çalıştayla devam etme ve bu çalıştayın ortaya çıkardığı proje ve ilişkileri –yani mücadeleleri- takip etme önerisini tartışmaya açmak istedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder