29 Ekim 2017 Pazar

Yazı Çağrısı: Kolektif Politik Aktörlüğün İnşası Üzerine

( NOT: Aşağıda bulacağınız çağrı, niyeti sahiplenildiği için Temsiliyetsiz* blogundan kopyalanarak bu sayfaya da konmuştur.  Bu konuda yazılan yazılar ilgili blogda yayımlandıkça Eleştirel Sosyalist Düşünce bloguna da konacaktır.
*https://temsiliyetsiz.wordpress.com/2017/10/26/100/  )
 
Türkiye’de bugün kamucu bir siyaset inşa ve icra edecek, kitlesel, ciddiye alınabilecek herhangi bir aktör bulunmamaktadır. Bunun bir çok objektif ve subjektif nedenleri söz konusudur. Neredeyse saray diktatörlüğü denilebilecek bir düzlem içerisinde kendini var etmeye çalışan halkçı güçler arasında beraberlik olmadığı bir yana, bir çok sorun da mevcuttur. Bu sorunların temelinde halklaşamama, hakiki bir kitle örgütlenmesi olmaması ve bu örgütlenmenin kolektif olarak vücut bulacağı örgütlenme formlarının inşa edilememiş olması gibi farklı nedenler söz konusudur.
Aktörlük meselesi aynı zamanda “aktörlüğün inşa edilmesi” meselesidir. Gündelik hayatta ve makro politik düzlemlerde aktör olabilmenin koşulu bu aktörlük halinin inşasıdır. Bu amaçla, aktörlüğün nasıl inşa edileceği meselesi bugün de geçmişte olduğu gibi bütün çıplaklığı ile karşımızda duruyor.
 
Hakiki, kitlesel ve sarsıcı bir politik özneyi inşa etmeye dair farklı düzlemlerde çalışmalar yürüten bir çok yoldaşımız bulunuyor. Ancak, görünen odur ki bu yoldaşlık farklı örgütsel konum alışlar ve angajmanlar ile, bazen birbiriyle çatışan, bazen birbirinden yalıtık, çoklukla diyalog zemini gelişmemiş veya ortadan kalkmış durumları ifade ediyor.
 
Aktörlüğün inşası meselesine her nerede ve her nasıl katkı sunmaya çalışılıyor ise, aktörlüğün nasıl inşa edileceği ve bu öznelliğin inşa edilmesinde karşılaştığımız sorunlara dair kafa yormak, bu farklı çalışmalar içerisinde bulunan herkesin görevidir. Dahası, bununla ilgili bir tartışma zemini açabilmek de bu tartışmaları yapmak kadar kıymetlidir. Bu tartışma, müşterek bir tartışmadır, farklı kollardan, birbiriyle konuşabilen, yoldaşlık zeminini kaybetmeyen, dostluk inşa etmenin zeminidir.
 
Bunun iki temel sebebi var. Birincisi, bu aktör ne tür bir şey olacak ise, özünde kolektif olacaktır. Dolayısıyla, bu kolektif varlığın oluşturulması çabası içerisine, farklı şekillerde de olsa, bir çok tekil aktör katılacaktır.
 
İkincisi, aktörlüğün inşa edildiğini söylerken aynı zamanda bu inşa sürecinin kendisinin de inşa edildiğini akılda tutmak gerekir. Çok klasik olacak olmakla beraber, nasıl ki “eğiticilerin de eğitilmesi gerektiği” hususu tarihsel bir zorunluluk ise, eğiticiler kendilerini eğitmenin en özgürleştirici yolunun kolektif bir çaba olduğunu da keşfetmişlerdir. Kolektivite, diyalojik bir zemindir, farklı gerçeklikleri yan yana getirir; farklı özneleri konuşturur, dolayısıyla gerçekliğin farklı boyutlarını ve zenginliğini açığa çıkarma şansı sunar.
 
Malum, Türkiye’de aktörlüğün inşasına katılan bir çok örgüt ve kişi, kendisine bir tür “önderlik” iddiası atfetmektedir. Bu iddia, neredeyse bu tür bütün örgütlerde -gizli veya açık şekilde- ortadadır. Önderlik meselesinin iyi veya kötü, doğru veya yanlış olması bir yana, bu iddianın kendisi bir çok problemi beraberinde getirmiştir. Bu problemlerden bazıları zamanla yapısallaşmış, kangren boyutuna gelmiştir. Daha kötüsü, bu problemlerden bazılarının bir çok yoldaşımızın “mücadeleden” kopmasına, “mücadelenin” de halktan kopmasına sebep olduğu ortadadır. Bunlardan daha önemli olan şey, bu durumun genel olarak mücadele açısından büyük bir itibar kaybına yol açmış olmasıdır. Birlik, inandırıcılık, kitlesellik olmaması sebebiyle, binlerce parçaya bölünmüş mücadele, kitleler kadar önderlikler ve problemlerle de maluldür.
 
Türkiye’de halkın kamucu politikasının inşa sürecine katılmanın tarihi destanlar, kahramanlıklar, cefalar ve fedakarlıklarla doludur. Ancak, bütün bu aktörlüğü inşa etme sürecinde yaşanan kolektif değerin toplumsal itibarı, çekilen acılar kadar büyük ve güçlü değildir. Bunu geri kazanmak, en kötü inşa etmek gerekir.
 
Bütün bunlar bir yana, Türkiye aynı zamanda zengin eylem repertuvarı ve örgütsel formların arandığı, denendiği bir ülke olma özelliği taşımaktadır. Mevcut siyasi koşulların tetikleyicisi olan Gezi direnişi ve seçim kampanyaları süreçleri, bu deneyimleri hayal edemeyeceğimiz kadar geliştirdi ve güçlendirdi. Eski önderlik iddiası taşıyan örgüt formları yanına, yeni, genç, katılımcı, kolektiviteye vurgu yapan müşterek örgütlenmeler de katıldı. Böylece, aktörlüğün inşası meselesine yeni yaklaşımlar da katılmış oldu.
 
Ancak, mevcut subjektif durumun gösterdiği üzere, başta da ifade ettiğimiz gibi, aktör değiliz, ve oluşumu üzerine düşünmeyi daha ciddiye almak zorundayız.
 
Bu platformda, yukarıda ifade edilen meseleyi sorunsallaştırmayı amaçlayan yazılar yer alacaktır. Katkı sunmaya davetlisiniz.
 
 
YAZI ÖNERİLERİ
  • Önderlik mefhumu, ve kolektif önderlik
  • Önderlik sorunun problemleri
  • Ezilenlerin Pedagojisi
  • Kolektif Özgürleşme: İnşa
  • Devlet mi Devrim mi?
  • İktidar arzusu ve problemleri
  • Müşterek Komünizm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder